landing bgr

Selanik Bülten 2024 / 92

14.03.2025

Selanik+ Hukuk Bürosu

ANAYASA MAHKEMESİ, MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINDA DAVACININ YARGILAMA GİDERLERİNDEN SORUMLU TUTULMASINI, DAVACININ MAHKEMENİN HÜKMEDECEĞİ TAZMİNAT TUTARINI ÖNGÖREBİLMESİNİN İLKE OLARAK MÜMKÜN OLMAMASI GEREKÇESİYLE ANAYASA’NIN 13. VE 36. MADDELERİNE AYKIRI BULDU

39. Bu bağlamda davacıya ödenecek manevi tazminatın tutarının belirlenmesi hâkimin takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla manevi tazminat davasını açacak kişiden, davanın sonunda tazminat olarak hükmedilecek tutarı öngörebilmesi beklenemez. Başka bir ifadeyle, manevi tazminat davasında davacının mahkemeye yönelttiği talebin hangi oranda haklı bulunacağını öngörebilmesi ilke olarak mümkün değildir. 
40. Manevi tazminat olarak ödenecek tutarın belirlenmesinde hâkimin sınırsız bir takdir yetkisine sahip olmaması ve manevi tazminat davalarında sağlanacak içtihat istikrarı da davacı yönünden söz konusu öngörülemez durumu ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim davacı, hâkim tarafından hükmedilen tutarın az da olsa üzerinde bir tazminat talep etmiş olması hâlinde, kural uyarınca yargılama giderlerinin bir bölümünden sorumlu tutulacaktır. 
41. Diğer yandan, manevi tazminat tutarının yargılama süresince dosyaya giren bilgi ve belgelerle belirli hâle gelmesine de imkân bulunmamaktadır. Nitekim manevi tazminat tutarının belirli olmaması, bu tutarın hesaplanma yönteminin bulunmamasından, başka bir ifadeyle hâkimin takdir ettiği bir tutar olmasından kaynaklanmaktadır. 
42. Manevi tazminat davasında davacının hak kaybı yaşamamak adına talep edeceği tazminat miktarını yüksek şekilde belirlemeye ilişkin bir baskı altında kalabileceği kuşkusuzdur. Diğer yandan, davacının talebinin bir kısmının kabul edilmemesi durumunda kural gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulması, talebin belirlenmesinde davacı üzerinde baskı oluşturan bir diğer husustur. 
43. Buna göre, manevi tazminat davasında talebini düşük belirlemesi durumunda hak kaybı yaşayabilecek olan, ayrıca hâkimin takdirine bağlı olarak talebinin bir kısmının kabul edilmemesi hâlinde kural uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulması mümkün olan kişilerin temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal güvencelere uygun şekilde mahkemeye erişebildiğinden söz edilemez. 
44. Öte yandan, manevi tazminat talebiyle açılacak davalarda, talep edilenden düşük bir tazminata hükmedilse dahi davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasına imkân tanındığında, mahkemelere temelsiz talepler yöneltileceği, ayrıca gereksiz yargılama giderlerinin yapılabileceği ve bu durumun yargılamanın işleyişinin bozulmasına sebebiyet verebileceği söylenemez. 
45. Nitekim, 6100 sayılı Kanun'un "Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk" başlıklı 327. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan tarafın, davada lehine karar verilmiş olsa dahi karar ve ilâm harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, davacının yargılama süresince gereksiz giderler yapılmasına neden olmasını engelleyecek nitelikte bir düzenlemenin bulunduğu açıktır. 
46. Bu itibarla, miktar belirtmek suretiyle manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını, başka bir ifadeyle davanın sonunda talebinin hangi oranda haklı bulunacağını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından herhangi bir özel düzenlemenin de bulunmadığı gözetildiğinde, kuralla mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın "manevi tazminat davaları" yönünden kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır. 
47. Açıklanan nedenlerle kural, "manevi tazminat davaları" yönünden Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırıdır; iptali gerekir.